Silifke'de yaşayan yazar, emekli felsefe öğretmeni Sami Gürtürk'ten şu notu aldım:
"Sevgili M. Ekmekçi;
Yazıların da olmasa dünyadan habersiz kalacağız buracıkta. Kimi haberler insanın içini sızlatıyor. Ama evrenin düzeni bu.
Aldoğan kardeşe bizlerden selam ve sevgiler. Gözlerinden öperek."
Sami Gürtürk, geçenlerde ölen Ural Armay'ın 1990’da kendisine yolladığı bir mektubu da eklemiş. Ural Armay, şunları yazmış Sami Gürtürk'e:
"Sevgili Gürtürk.
İncelik dolu notunuzla gönderdiğiniz o güzelim kitabınızı duygulanarak, severek, hayranlık duyarak ve de yer yer yutkunup gözlerimi silerek okudum. Bilmiyorum neden böylesine etkilendim, bu kadar sarsıldım. Ben de öğretmenlik yaşamını geride bırakmış bir emekliyim ondan mı? Beş yıl sonra ben de aynı Yozgat Lisesi’nde okudum, orayı bitirdim, ondan mı? Ortak tanıdığımız insanlardan sevgiyle söz etmişsiniz (örneğin Hamdi Konur dosttan) Onun için mi? Olağanüstü bir belleğiniz var, ona duyduğum hayranlıktan mı? öğretmenliği bencileyin çok sevdiğinizden mi? Çektiğiniz çileleri, tatlı anılarmışçasına anlatmanızın kanıtladığı bilgeliğinizden mi? Yüreğiniz kadar arı dilinizden mi? Yoksa, tüm bu sayıp (kuşkusuz saymadıklarım da..} saygı duyduğum niteliklerinizin toplamından mı?..
Savaşımınızın sürmesini diliyorum, tüm yüreğimle. Çünkü biliyorum ki sizi yaşatan biraz da bu uğraşınız, kavganızdır.
Bana kitabınızdan beş taneyi ödemeli gönderirseniz sevinirim. En içten sevgi ve saygılarımı, iyi dileklerimi sunarım ”
öğretmen Vural Akdeniz Samsunluydu. 1964 doğumluydu. Bu yıl Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesini bitirmiş. Diyarbakır'ın Çınar ilçesinin Aktepe köyünde öğretmenliğe başlamıştı. Köyde, birkaç kez. PKK'lılar para istemişlerdi. Beş yüz bin lira istediklerinde: Beş yüz bin liram yok. Üç yüz bin lira verebilirim! demişti,
29 Ekim 1992'de Vural Akdeniz Ankara'ya geldi; Ankara da sözlüsü bir öğretmen arkadaşı vardı, evleneceklerdi. Kasım başında Ankara’dan Diyarbakır’a dönerken, yanında ilkyardım malzemesi götürdüğünü arkadaşları anlattılar. Ankara'ya geldiğinde, arkadaşlarına "PKK. bana gözdağı veriyor, İstiklal Marşı’nı çocuklara söyletmememi istiyor!" demişti. Vural Akdeniz, can korkusuyla, İstiklal Marşı'nı söyletmedi! Ne yapmalıydı? Öğretmen Vural Akdeniz, 11 Kasım 1992 günü, saat 21. 00 de evinden alınıp kurşuna dizildi, öldürüldü! Vural Akdeniz. 10 Kasım'da ne yapmıştı acaba? Cinayeti PKK üstlendi! Kurşuna dizilen Mustafa Kemal miydi?
Vural Akdeniz'in öldürülmesinden sonra, Güneydoğu'da çeşitli köylerde görev yapan gencecik arkadaşları, Ankara'ya koşuştular. Cumhuriyet’e ilan verdiler. Gelip arkadaşlarını anlattılar. Arkadaşları, "Her gün Diyarbakır'dan kargo uçaklarıyla yaralı, ölü taşınmasına karşın arkadaşımızın cenazesi Samsun'a ambulansla gönderildi!” dediler. "Neden?” diye soruyorlardı, "11 saat gecikmeyle, tek şoförlü bir ambulansla, cenaze Samsun’a götürülmüştü?" Vural'ın yüzü yakınlarına bile gösterilmek istenmemiş, buna gerekçe olarak da "Valinin izni gerekir" denmişti! Samsun İl Milli Eğitim Müdürün. tören sırasında yaptığı konuşmada, insan haklarıyla ilgisi olmayan sözler söylemiş. "Allah, böyle şehitler nasip etsin'" diye eklemişti. Askerlik sorunu olan Vural'ın abisi, tören alanında polisçe aranmış, bu yüzden kardeşinin cenaze törenine katılamamış! öğretmen Vural Akdeniz'in kitapları, Jandarmaca Aktepe köyünden alınıp Çınar'da öğretmen evine konmuş! Arkadaşlarından Vural Akdeniz'in bir vesikalık fotoğrafını aldım. Sarışın, yakışıklı. Arkadaşları arasında, bir genç kız gözyaşlarını saklayarak ağlıyordu!
Cumartesi sabahı, İzmir’e geldik. İzmir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, Nadir Nadi Caddesi’ne konan Nadir Nadi’nin büstünü açmak için bir tören düzenlemişti. Caddenin eski adı Milli Kütüphane Caddesi’ydi. Meclis kararıyla bu değiştirilmiş. "Nadir Nadi Caddesi" adı verilmişti. Bu, bir yıl önce olmuştu. Şimdi açılan büstü, 9 Eylül Üniversitesi'ne bağlı Buca Eğitim Fakültesinin öğretmenleri, öğrencileri hazırlamışlardı.
Karşıyaka Bostanlı'da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu Parkı ile büstü vardı. Tarık Zafer Tunaya’nın parkıyla büstü, Gazı Mustafa Kemal Paşa Bulvarı’nın başındaydı. Gündüz Ökçün'ün parkı aynı bulvarın orta noktasındaydı. Turan Güneş parkı, Alsancak'ta Gündoğdu'daydı. Hasan Ali Yücel’in büstü yapıldı. Hasan Ali Yücel’le, Şevket Süreyya Aydemir’e ayrılan yerler Karşıyaka’daydı. Yüksel Çakmur, "Karşıyaka'da, kıyıda nefis yerler olacak" diyordu. Halk ozanı Aşık Veysel için karar yeni çıkmış. Veysel'in yeri için Çakmur'a yetki verilmişti.
Yüksel Çakmur, Nadir Nadi'nin büstü açılırken yaptığı konuşmada "Hocam" dedi Nadir Nadi'ye. Nadir Nadi, gerçekten öğretmendi. Biz gazetecilerin de halkın da öğretmeniydi.
İzmir Opera-Balesi'ne Nadir Nadi Caddesi’nden gidiliyor. Nadir Nadi'nin büstü de operaya bakıyor. Gelenler, onun büstünün önünden geçecekler.
Bugün 'Öğretmenler Günü.' Tüm öğretmenlere selam olsun.
24 Kasım 1992, Cumhuriyet