Sosyal Demokratların İşi Güç...

SHP'nin on aydan beri çıkan bir dergisi var; adı: "Sosyal Demokrasi". Derginin sahibi Erdal İnönü, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Gazalcı, Sorumlu Yönetmeni de Nazım Bayata. Yönetim yeri SHP Genel Merkezi.
Hinthorozu Erdal Bey, bu hafta başında. Anadolu Kulübü’nde, dergiyi çıkaranlarla partili bakanlara bir yemek verdi. İlgi çekici konuşmalar yapıldı. Konuşmaların ilkini Erdal Bey yaptı. SHP'nin "Sosyal Demokrasi" dergisi yanında, bir de "SHP'den Haberler" adında haber bülteni de nisan ayından beri yayımlanmaktaydı Erdal Bey, “Bir partinin, bir gazete, bülten, dergi gibi düzenli bir yayın organına ihtiyacı açık" dedikten sonra, ‘bunun çok zor bir iş olduğunu’ belirtti. Dergiyle bülten onar bin basılıyor, tüm parti örgütüne gidiyordu.
Erdal İnönü’yle konuşmak isteyen bir gazeteci, yazılı sorularını gönderirken şöyle bir soru da yöneltmiş:
“Sosyal demokratların artık Türkiye de düzene bir değişiklik getirmek, yenilikler getirmek, sosyal devleti kurmak gibi fikirleri bıraktığını, artık iktidarda sağ partiyle beraber olarak bunlardan uzak çalıştığını görüyoruz veya böyle bir fikir var. Dolayısıyla soldaki fikirler nasıl canlanacak, sol nasıl kurtulacak? Ne düşünüyorsunuz?"
Erdal Bey, bu sorunun "tamamen saçma bir soru", bu yaklaşımın "tamamen gerçek dışı" olduğunu, "Sosyal Demokrasi" dergisinin bu konuda katkı yapabileceğini söyledi. İnönü, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çünkü arkadaşıma da söyleyeceğim; yani sol demek, sosyal demokrat demek, daima muhalefette kalmak mı demektir? Yalnız muhalefette mi sol olunur? Yalnız muhalefette mi sosyal demokrat olunur? İktidarda olunamaz mı? Ya da bir sosyal demokrat parti iktidara geldiği zaman sosyal demokrat olmaktan çıkar mı? Düzeni değiştireceğiz, daima değişiklik istiyoruz ve iktidara gelmişiz; gücümüz yettiği kadar bunu yapmaya çalışıyoruz. Bu, sosyal demokrat olmak niye sayılmıyor? Çünkü öyle garip bir cevap var; yani, muhalefetteyken tabii, bütün ideallerinizi, aklınıza ne geliyorsa, ne gibi özlemleriniz varsa hepsini söylüyorsunuz. Ve bunlar büyük bir canlılık yaratıyor. Ve sonra bir gün iktidara geliyorsunuz, iktidara geldiğiniz zaman, koalisyonda olun, tek parti olun fark etmez bu anlamda. İşte, İspanya 'da Sosyalist Parti iktidara geldi, onlara da şimdi karşı, başka muhalefet partileri var, onlar da diyorlar ki: ‘Siz ideallerinizi unuttunuz, biz sizden daha iyi yapacağız.'. Ama her zaman olacaktır. Yani bir parti iktidara geldiği zaman, muhalefetteyken söylediklerini ya da programını tam gerçekleştiremediğini ileri sürenler, 'Biz gelsek daha iyisini yaparız' diyenler hep olacaktır. Ama bu, partinin sosyal demokrat olmaktan çıktığını göstermez..."
Erdal Bey, bunları kendisinin söylemesinin yetmediğini, bunların dergide de işlenmesi gerektiğini anlattı. İnönü, "Bizim karşılaştığımız zorluklar koalisyondan kaynaklanmıyor; karşılaştığımız sorunlar Türkiye'nin karşı karşıya olduğu sorunlardan geliyor” dedi. Erdal Bey, "Hepinize afiyet otsun" dedi. Alkışlandı, derginin çalışanlar ile partililer onuruna kadehini kaldırdı.
Daha sonra, derginin yazarlarından Cahit Talaş konuştu. "Sosyal Demokrasi" dergisinin önemli bir görev yaptığını söyledi. Bu tür yayınlar parti eğitiminin bir aracıydı. Cahit Talaş, konuşmasının bir yerinde özetle şöyle dedi:
"Sayın Genel Başkan, sosyal demokrasinin çok demode bir duruma geldiğini iddia edenlerden söz etti; bunun tersi bence daha doğru. Yani sosyal demokrasi demode olmaktan çok, sosyal demokrasinin benimsediği düşünceleri kapitalistler kendileri benimsediler, sosyal demokrat olma yoluna girdiler. Bunu açıklamaksızın girdiler..."
Cahit Talaş, sözü solun dağınıklığına getirerek, "Sağın dağınıklığı kendi sorunudur. Hiçbir dönemde dağınık solun başarıya ulaştığı görülmemiştir" dedi.
Cahit Talaş, konuşmasının bir yerinde “Partiler iktidar yarışmasında eşit durumda değildirler " dedi, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bir parti ülkemizde laikliğe karşıdır. Şeriat düzenini öngörmektedir. Ve devlet, bütçesinden birkaç trilyon lirayı, bu düşüncenin daha da güçlenmesini sağlayacak bir kullanıma izin vermektedir. Düşünelim: Türkiye'de 600'ün üzerinde imam-hatip okulu', 'lisesi' var. Yüzlerce, binlerce ‘Kuran kursu' var. Her camiden imamı ve müstahdemleri, bir partinin militanlarıdır. Bunları caydırmaya imkan yok. Ve devlet bütçesinden beslenmektedirler; militandır ama. imam-hatip liselerinden yüz binlerce çocuk çıkmaktadır her yıl. Ve bunlar şartlandırılmıştır. Kuran kursları öyle. Bu durumda nasıl eşit bir yarışa girilecek? Sosyal demokrasinin işi çok zor...
Türk halkı sosyal demokrasilerde daha mutlu olur. Çünkü sosyal demokrasi, daha eşitlikçi, daha hakça bir düzeni amaçlamaktadır.
Bir 'adil düzen'den söz edilmektedir. Ortaçağda bir 'adil ücret' teorisi vardır; bir 'adil fiyat' teorisi vardır, bunların ikisinin bir araya gelmesi, bunu savunanlar Katoliklerdir. Faizi reddeden Katoliklerdir ortaçağda uzun süre! Demode olan bir şeyi halkımıza söyleyerek yanlış bir sunuş içine girenler var. Bunlarla da savaşmak, gerçeği ve doğruyu halka iyi anlatarak sosyal demokrasinin gelişmesine böylece yardımcı olmak da yine hepimizin görevleri içindedir..."