15 Aralık 1992 salı günü çıkan “Aslan Hemşerim!..” başlıklı "Ankara Notları"nın böyle geniş bir yankı uyandıracağım doğrusu kestirememiştim. Hangi sanatçıyı, ressamı görsem.
Ellerine sağlık! diyordu.
İçimden üzülüyordum da, yazının konusu bir hemşerimdi. Bir köylü çocuğu; Hadim ilçesinin "Ç" köyünden, yoksul mu yoksul bir ailenin çocuğu, İvriz Köy Enstitüsü’nde okumuş. Dayısı, "Ç"de çok sevilen köy kâtibi "Kâtip Mehmet” yardımcı olmuş okumasına. "Kâtip Mehmet' i şöyle böyle anımsıyorum. Köyde, yazı işlerine bakan, hemen herkesi tanıyan, ağzı laf yapan bir kişi gibi belleğimde kalmış. Kâtip Mehmet sonra İzmir'e göçmüş, orada birlikte iş yaptığı 'Taşkentli bir hemşerisi, başına keserle vurarak öldürmüş!
"Aslan Hemşerim”, İvriz Köy Enstitüsü'nde pek iyi bir ad bırakmamış, arkadaşlarının anlattıklarına göre. Dedim ya, yazının yankıları yeni bilgiler getiriyor. Sonra, Gazi Eğitim yılları, resim öğretmenliği. Köy Enstitüsü'nde okuduğunu pek söylemez.
Ancak, “Aslan Hemşerim” oralarda duracak değildir. Türkiye'de yükselmenin, ayakta kalmanın gizini bulmuştur. Çok tanıdığın olacak, onlar seni koruyacak. Kimdir bunlar? Hemen herkes. "Faruk Abi” -bu Faruk Sükan-, "Emin Abi" -bu da Emin Bilgiç- "Emel Hanım" -Emel Korutürk-, "Haluk Bey" -Haluk Bayülken- "Nazlı Hanım" -Nazlı Ecevit- koltuğunu korumak için kimler araya sokulmak istenmemiştir ki?
Talip Apaydın’ı gördüm yolda
Aslan Hemşerim'i okudum, dedi. Aynen öyle, beni de iyi günlerimde selamlar, kötü günlerimde kaçar!
1978-79’larda, "Aslan Hemşerim" görevinden alınıyordu, alındı da. Bakın nasıl?
Kültür Bakanı Ahmet Taner Kışlalı'ydı. "Aslan Hemşerim'in başında bulunduğu genel müdürlükte, bir basım işinde yolsuzluk olduğu saptanmıştı. Başbakan da Bülent Ecevit! "Aslan Hemşerim'in o zaman, görevden alınması kararlaştırıldı. “Aslan Hemşerim" boş durur mu hiç, durmadı. Nazlı Ecevit’i buldu. Ama, bu Ecevit’e bir yarar sağlamazdı, etkisi olmazdı. Yerinede, Mahmut Tali Öngören düşünülmüştü. Ancak burada Ecevit olaya sıcak bakmadı. Öngören'le aralarında ne geçmişti Ecevit'in? Sonunda bulundu. Ahmet Taner Kışlalı'nın Hacettepe'den tanıdığı Güven Etkin getirilecekti. Kışlalı, kararnameyi Çankaya'ya gönderdi. Bu kez, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk imzalamıyordu. Araya Emel Hanım mı girmişti, ne olmuştu? Araya daha çok Genel Sekreter Bayülken girmekteydi. Bu ara bir şey oldu, Fahri Korutürk iki ay mı ne rapor aldı. Yerine Sırrı Atalay bakıyordu, o Senato Başkanıydı. Kışlalı, ona çıktı, kararnameyi imzalamasını istedi. Atalay:
Kusura bakmayın, dedi, Fahri Korutürk giderken rica etti; yalnız bu kararnameyi imzalamamamı istedi! İmzalayamam.
Sonunda, Başbakan Ecevit bir formül buldu. "Aslan Hemşerim ’i, "Başbakanlık danışmanlığı" gibi bir göreve atadı, kendi isteğiyle olmuş gibi oldu: iş tatlıya bağlandı, "Aslan Hemşerim" görevinden böyle alındı. Ama bitmedi. Ecevit, birkaç ay sonra iktidardan düştü. İkinci MC kuruldu. Kültür Bakanlığı’na Tevfik Koraltan, Müsteşarlığa Emin Bilgiç geldiler. "Aslan Hemşerim"in abileri işbaşındaydı. Yeniden görevine döndü. 12 Eylül gelecek, "Asker Abi"leri tavlamak, "Aslan Hemşerim" için o denli güç olmayacaktı. Yaşar Çallı’nın yaptığı "Kenan Bey" resimlerini sergiledin mi, bu iş biter miydi?
ANAP döneminde işler iyi gitti. Ne de olsa 12 Eylül uzantısıydı. İşler, DYP-SHP ortaklığı kurulurken maynaya dönüşür gibiydi. Ama, ı-ıhh. Fikri Sağlar, kesin kafasına koymuştu, "Aslan Hemşerim' i görevinden alacaktı. Hakkında çok söylentiler vardı, bunlar ayyuka çıkmıştı.
"Hoca Ali Rıza" gibi ressamların tabloları ortada yoktu. Burada söylüyorum, kim "Aslan Hemşerim”den armağan tablo aldıysa, bunlar "çalıntı" olabilir. Hemen getirip bakanlığa teslim etmelidir...
Osmanlı'dan beri gelen bir söz nasıl yaygındır toplumda.
Yemeyen insan iş yapmaz! Yiyecek ki, iş de görsün!
"Aslan Hemşerim"i okumuş bir savcıyla konuşuyordum:
Biz karı-koca onların çok ifadesini aldık! dedi.
Fikri Sağlar da bir şey yapamayacaktı; bu kez "İnönü Vakfı", yani Özden Toker mi girmişti araya, ne bileyim? Hinthorozu, benim bildiğim, böyle işlere çok bozulurdu ya, ne oldu?
Bir yandan müfettiş raporları uyutuluyor, bir yandan davalar sürüyor, söylentiler göklere çıkıyor; “Aslan Hemşerim" yerinde oturuyor. Belki de içinden kıs kıs gülüyor!
Şu DYP-SHP iktidarı bir çökse, “ANAYOL" mu ne kurulsa! Ya da hiç değilse Kültür Bakanı Sağlar bir istifa etse.. Oh, gel keyfim gel, vur patlasın çal oynasın!
Kültür Bakanı Sağlar'ın Resim-Heykel Müzesi'nde verdiği yeni yıl kokteyline gitmiştim. Çok kalabalıktı, kimler yoktu ki? Azerbaycan Kültür -onlar "Medeniyet" diyor- Bakanı Polat Bülbüloğlu da gelmişti. Kapıda kimi görsem iyi? "Aslan Hemşerim" karşımda! Koşar gibi geldi, elimi sıktı; nereye gideceğimi bilemiyorum...
Oğlum, Mustafa Bey'in pardösüsünü alın!
Verir miyim? Hızlı hızlı vestiyere yürüdüm. Odacı yetişemedi, bıraktı yakamı. Belki de odacıya göz etmişti, "Bırak gitsin!" demişti...
“Aslan Hemşerimi”i bir daha görmedim, yerin dibine geçer gibi dolaştım koca salonda...
Uğur Mumcu öldürülmüş; kimin umurunda, kimin değil?..
14 Şubat 1993, Cumhuriyet