Yağma Hasan'ın Böreği...

Kültür Bakanlığı müfettişleri, 28.12.1990 günlü raporlarında, "sırra kadem basan " tablolarla ilgili olarak ilginç bilgiler toplamışlar.
Okurlar anımsarlar, Genel Müdürlüğün başında, "Aslan Hemşerim" var yıllardır da, bu koltuğu korumak için elinden geleni yapıyor, sarılmadık yer bırakmıyor. Bakanlık başmüfettişlerinden Hamza Yağız ile İbrahim Atalay'ın raporlarından kimi bölümleri buraya aktarıyorum:
"... Noksan resimlerle ilgili olarak. Naciye Aydınalp; Genel Müdürün sağa-sola gelişigüzel resim dağıttığı biçiminde bazı yakınmaları genel müdürlük elemanlarından duymakta olduklarını. Senar Arıkan, Genel Müdür herhangi bir kişiye söz vermişse form doldurulmadan ve imza alınmadan dışarıya verilen tabloların olabileceğini, Raşit Yeşilyurt ve Melih Turan; resimlerin Genel Müdür ün emriyle depolardan çıktığını, İlhan İlik; Genel Müdür'ün zaman zaman mesai dışında Cumhurbaşkanlığı Köşkü'ne ve Konsey üyelerine resim götürdüğünü duyduğunu beyan etmişler. Daire Başkanı Tunç Tanışık ile Genel Müdür Yardımcısı İlhan Yüceözsoy da; Genel Müdür’ün izni olmadan, gerek müzeden gerekse Genel Müdürlük’ten hiçbir tablo çıkmadığını. Genel Müdürün istemesi halinde herhangi bir tabloyu çıkarabildiğini ve istediğine verebildiğini, gerek satın alınan eserlerin gerekse Milli Kütüphane tablolarından bazılarının çeşitli kurum ve kuruluşlara verilmesinin Genel Müdür'ün yetkisi dahilinde olduğunu ifade etmişlerdir..."
Başmüfettişler, raporlarında daha sonra özetle şöyle diyorlar
"Bu duruma göre 21.1.1980 tarih ve 170 sayılı makam onayı gereğince. Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından Milli Kütüphane'den alınan tablolardan bazılarının Genel Müdür tarafından belgeli-belgesiz muhtelif kişi ve kuruluşlara verildiği, hatta bazı resimlerin bizzat kendisi tarafından mesai haricinde dışarı çıkarılarak sağa-sofa dağıtıldığı, böylece ………..’ın tedbirsiz davranmak ve 18.3.1980 tarihinde imzaladığı protokole aykırı hareket etmek suretiyle, noksan resimlerle ilgili listenin 4. sırasındaki hariç, Milli Kütüphane’nin 12 adet tablosunun kaybına sebep olduğu anlaşıldığından, devlete ve kişilere memurlarca verilen zararların nevi ve miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları, yapılacak diğer işlemler hakkındaki yönetmeliğin 7/b maddesine güre değer tespiti yaptırılarak, 8. maddesine göre adı geçene ödetilmesi gerektiği, ayrıca Milli Kütüphaneye 27.7.1983 tarihinde teslim edildiği halde, tedbirsizlik sonucu sonradan kaybedildiği anlaşılan ve noksan resimler listesinin 4. sırasında yer alan 1 adet tablonun da devir teslim tutanağında imzası bulunan ve Milli Kütüphane resimlerinden sorumlu uzman S.S’ye (aynı yönetmelik hükümlerine göre) ödetilmesi gerektiği, mütalaa olunmuştur..."
Bakalım sonra ne olmuş? Neler saptanmış, kimler bir şey ödemiş mi? Ortadan yok olan 13 tablo; bunlardan biri uzman Bayan S.S'ye, ötekiler. " Aslan Hemşerim'e ödetilecek. Müfettişler öyle diyor.
Üç profesörden oluşan bilirkişi, tabloların değerlerini şöyle saptıyor
• F Duran: "Yemişler" Tablosu, (40x32 cm) 2 milyon TL., • Halil Paşa: "Mısır'dan Manzara" (64x50) 2 milyon TL.. • M. Ali Laga: "Karlı Peyzaj" (39x30) 1 milyon TL., • I. Safi: "Meyveli Natürmort" (63x40) 1 milyon TL.. • T. Zaim: "Pakistanlı Kız" (45x40) 1 milyon TL.. • K. Isa Ruhi: "Akçakoca" (44x32) 1 milyon TL.. • A. Uzelli: “Karşıpaşa K. Sokağı" (64x50) 1 milyon TL., • A. Uzelli. "Üsküdar" (63tc48) 1 milyon TL., • H. Ali Rıza: “Çamlıca'dan” (36x25) 1 milyon TL. 41 H. Alt Rıza: "Peyzaj" (16x23) 1 milyon TL., (S.S. ödeme taahhüdü var) • H Ali Rıza: "Karlı Peyzaj" (22x32) 1 milyonTL. • H.Ali Rıza: "Çamlıca'dan"(32x24) 4 ^milyon TL. • H.Ali Rıza "Peyzaj"(75x65)2mıtyonTL.
Bilirkişinin adları şöyle: Prof. Devrim Erbil, Prof. Mustafa Pilevneli, Prof. Dinçer Erimez.
Bilirkişi üyeleri, raporlarında ortadan yok olan yapıtlara değer biçmenin güçlüğünü belirtiyorlar. Hoca Ali Rıza'nın yok olan tablolar için şöyle diyorlar:
"Kaybolan tabloların içinde adı geçen sanatçılardan Hoca Ali Rıza’nın Milli Kütüphane ye bağışlanan eserlerinden Milli Kütüphane arşivindeki mevcutlarının incelenmesi sonucu üstadın resimlerinin çoğunun hasarlı, imzasız ve tamamlanmamış, bitmemiş halde olduğu tespit edilmiştir. Kaybolan resimlerin fiyat değerlendirmesi için Milli Kütüphane koleksiyonu içindeki, örnek olması gereken diğer eserlerinin konuya ışık tutacağı doğaldır."
Yine de yiten tablolar için saptanan fiyatların "devede kulak" olduğu anlaşılıyor. Peki, bu paralar ödeniyor mu? Yooo, onlar da ödenmiyor. Bir iş buraya geldi mi, hiçbir yanından tutma olanağı yoktur artık. "Yağma Hasan'ın Böreği" demişler buna...
Burada, sorup öğrenmek istediğim bir şey var: Niçin ressamlar seslerini çıkarmıyorlar? Satın alınan ya da armağan ettikleri tabloların nerede, kimlerin elinde olduğunu merak etmezler mi?
Bir kez benden çıktı, nerede olduğu beni ilgilendirmez! diyebilirler mi?
Ressamların yalnız kendi resimlerine değil, başkalarının resimlerine de ilgi duymaları, sahip çıkmaları gerekir. 0 resimler, o yapıtlar ressamdan çıktıktan sonra sanatın, insanlığın malı olurlar. Onları kimse har vurup harman savuramaz...
★★★
Bu yazıdaki belgelerin Uğur Mumcu ile ilgisi var; bir bakıma bu yazıyı birlikte yazdık; zaman zaman böyle paslaşırdık. Bakın nasıl? Bir sanatçı okur, "Aslan Hemşerim" yazısını okumuş, eve telefon edip kutlamış; ayrıca bana şöyle dedi:
Bende bazı belgeler var, bunları size vermek isterim.
Olur!, dedim.
Ancak dedi, ben bunları Uğur Mumcu'ya söz vermiştim, onunla bir konuş, ayıp olmasın!
Olur, ben Uğur ile konuşurum, dedim. Uğur'u aradım, bulamadım. Arkasından Avustralya'ya gittim. Sonrasını herkes biliyor.