Kırklareli Cezaevi’ne varmadan, Kırklareli C. Başsavcısı’na uğrayacaktık. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü Yargıç Zeki Güngör'ün verdiği yazılı izne dayanarak. Kırklareli Cezaevi'nde tutuklu Riyad Mahluf’la görüşecektik. Günlerden 22 Nisan Perşembe, o gün Hacı TÖ, İstanbul'da tekbirler, yeşil bayrak, takkelerle toprağa veriliyor. Uçakla İstanbul'a geldim. Yeşilköy'de, Oral Çalışlar'la dostlar karşıladılar. Uçakta çok matrak karşılaşmalar oldu. Önce ANAP'lı Yaşar Okuyan’ı gördüm havaalanında. Oradan buradan konuştuk; uçağa girince de VIP koltuklarına kurulmuş, Zaman'cı Fehmi Koru ile Yeni Türkiye'den Yalçın Özer’i görmeyeyim mi? TV’deki açık oturumlardan. Hacı TÖ'nün Kocatepe’deki cenaze töreninden dönüyorlardı. Yaşar Okuyan nereye gittiğimi merak ediyordu. Cenazeye gitsem, elimdeki çanta ne oluyordu? Fehmi Koru, bizi bir arada görünce, senaryosunu kafasında çoktaaan çatmış olmalıydı. Oral Çalışlar'ın beni Yeşilköy'de karşılaması Fehmi Koru'nun kafasını iyice karıştırmalıydı ki, bir şeye benzesin!
Neyse, Atatürk Havaalanı’nda ayrıldık, tam ayrılırken Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürü Leyla Ozhan da yanımıza gelmiş, "Allahaısmarladık" diyordu.
Oh, demişlerdi, tanıtma da tamam!
Kırklareli'nde, C. Başsavcısı Hüseyin Özbakır yerinde yoktu. Cezaevinde, gardiyanlar için verilen bir eğitimdeydi. Cezaevi yöneticisi Cengiz Keskin arandı:
Savcı bey derste, on dakika sonra gelecek! diyordu.
İyi de, ordakiler benim yedi aylık olduğumu bilmiyorlar mıydı ne? Onca yolu tepip gelmiştim, on dakika bekleyebilsem, yedi ay on günlük olmazdım! Başsavcılık yazı işlerinde, Aydın Terbıyık’ın odasında oturuyoruz. Aydın Terbıyık bize çay ısmarlıyor. Elimizde fotoğraf makineleri video kameralar, bir film ekibi gibiyiz. Kapıdan içeri bir baş uzanıyor. Aydın Bey'e:
Tunuslu'nun kararı geldi mi? diye soruyor.
Hayır Savcı Bey, gelmedi!
Dernek, burada Riyad Mahluf’un, Bakanlar Kurulu'ndan çıkacak Tunus'a geri verme kararı bekleniyor! Hani, idam kararı gibi, herkes ilgileniyor. İçim bir tuhaf oluyor. Bir haksızlığın, insanlık dışı bir olayın, insanlar da uyandırdığı merak. Bir diktatör, Tunus Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali, demokrat bir eylemciyi istiyor, söylentilere göre "kanını’’ içecek. Kırklareli'nde, Riyad Mahluf bir "kahraman" gibi görülüyor, halk nerdeyse anıtını dikecek...
Bakanlar Kurulu'ndan beklenen karar çıkmadı! DYP'li bir bakan, tek başına o, önüne getirilen kararı imzalamadı. Adalet Bakanlığı’yla Dışişleri Bakanlığı’na, kendisini aydınlatacak bilgi verilmesini istedi. Bunun üzerine Başbakanlık dosyayı olduğu gibi Adalet Bakanlığı'na gönderdi. Adalet Bakanı Seyfi Oktay da, yargılama açısından işin içinde bir aksaklık olduğu kanısındaydı. Kırklareli mahkemeleri, sanığı dinlemeden, kağıt üzerinde “Tunus'un istekleri haklıdır’’ gibi bir sonuca vararak, kararları vermişler, imzaları bastırmışlardı. Adalet Bakanlığı bunun üzerine, Başbakanlık'a yazmış, Riyad Mahlutun Tunus'a gönderilmesi için gerekli Bakanlar Kurulu kararının verilmesini istemişti. Başını, Başsavcılık Yazıişleri Yönetmeni Aydın Terbıyık'ın kapısından uzatarak:
Tunuslu’nun kararı geldi mi? diye sormakta. Kırklareli’ndeki savcının hakkı vardı.
Hayır, Savcı Bey, gelmedi!
Başsavcı Hüseyin Özbakır, az sonra geldi. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkil Evleri Genel Müdürlüğü'nün yazısının bir örneği de elindeydi. Bize, cezaevine gidip görüşebileceğimizi söyledi. Hemen arabamıza atlayıp cezaevinin yolunu tuttuk.
Cezaevi yöneticisi Cengiz Keskin’in odasında, uzun boylu, esmer, yakışıklı bir gençle el sıkıştık. Riyad Mahlut buydu. Cezaevinin öğretmeni Macit Sabır’la Dikili'de birlikte olmuşuz. Onunla kucaklaştık.
Cezaevi temizdi. Biz geliyoruz diye temizlenmiş olamaz!
Riyad Mahluf. Türkçe derdini anlatabiliyordu. Sözcükleri kesik kesik söylüyordu, ancak anlaşılıyordu. Hakkında birkaç yazı yazmıştım:
Gördüm! dedi. Oral Çalışlar'la ikimiz de, onu soru yağmuruna tutuyorduk.
Size yüklenen suçun siyasal olmadığını ileri sürüyorlar; "Onun suçu adi suçtur, banka soygunudur, teze geri verin" diyorlar. Buna ne diyorsun Riyad?
Onlar biliyorlar adi suç olmadığını. Çok iyi biliyorlar. Bu girişimler olmadan önce, benim dükkanım vardı, parasal durumum çok iyiydi. Onun için benim kişisel gereksinimim yok böyle şeylere.
Oral Çalışlar giriyor araya, o soruyor:
Siyasal deyince, nasıl bir siyasal amacı vardı eyleminizin?
Biz demokrasisiz bir kalkınma olabileceğine inanmıyoruz. Tunus'ta bir tür koyun gibi yaşıyoruz. Bunu kabul etmiyoruz. Bizde demokratik bir adım atılmadı. Banim dediklerimi anlayabilmek için bir Tunuslu olarak, orada yaşamak gerekir...
25 Nisan 1993, Cumhuriyet