Dil Bayramı İzlenimleri...

Dün erkenden kalktım, dışarıda sicim gibi bir yağmur; kendi kendime,

Kalk Ekmekçi’nin oğlu kalk! Sen yazmazsan, bu yazıları kim yazacak? diye mırıldandım.

Akşam, Alman Büyükelçiliği Siyasal ve Basın Müsteşarı Matthias Sonn ile eşi bayan Mei-Ling Sonn’un verdikleri kokteyldeydim. Çok kalmadım, erkenden ayrıldım. Kafamda, 26 Eylül cuma günü kutlanan Dil Bayramı. Onu yazmayı kuruyorum...

Bayram, Atatürk’e, dile emek vermişlerin anısına yapılan saygı duruşundan, dinlenen bağımsızlık marşından sonra “müzik diliyle” açıldı. Dil Bayramı’nda sunuculuğu Pınar Göksan Aker ile Fatih Aker çifti yapmaktaydılar. Müzik şöleninde, Hacettepe Üniversitesi Konservatuvar Bölümü’nden, birinci kemanda Seda Erden, ikinci kemanda Ebru Doğaner, viyolada Aydal Sargutan ile viyolonselde Güldal Sargutan vardılar. Onlar, Pachelbel’den “Canon” ile, Mozart’tan “küçük bir gece müziğini” çaldılar.

Sunucular daha sonra, Dil Derneği Başkanı Şerafettin Turan’ı, konuşmasını yapması için çağırdılar. Şerafettin Turan, konuşmasına şöyle başladı:

“Saygıdeğer konuklar,

Türkçenin gelişip, zenginleşip, özleşip bir bilim, kültür dili olması savaşımına gönül veren gönüldeşler,

26. Dil Bayramı’na ve Ömer Asım Aksoy ödül törenine hoşgeldiniz!

Bundan üç yıl önce, 61. Dil Bayramı’nı, Kültür Bakanlığı’nın düzenlediği ‘Sürekli Dil Kurultayı’ çerçevesinde ve bakanlığın büyük katkısı ile birlikte kutlamak bahtiyarlığına ermiştik. Ertesi yıl, 62. yılındaki bayramda, dönemin Kültür Bakanı konuşmacı olarak aramıza katıldı. Ve dil devrimine devlet desteğini yansıtmaya çalıştı. Geçen yıl, saflar ayrıldı, dil devrimi Atatürk’ün bütün devrimleriyle birlikte dışlanırken, kuşaklararası kopukluk dile getirildi. Ve aşağılanmaya başlandı...”

Şerafettin Turan, daha sonra, güvenlik görevlilerinin bayramı bu yıl, Hipodrom’daki yerinde kutlamasına izin vermediklerini, o nedenle kutlamayı, Türk Hukuk Kurumu salonuna almak zorunda kaldıklarını anlattı. Güvenlik görevlilerinin, çıkardıkları güçlüğün, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın girişimiyle, farkına vararak telefonla bu uygulamadan dolayı duydukları üzüntüyü dile getirdiklerini bildirdi. “Bu davranışlarından ötürü o kişileri kutluyor ve bundan sonra başımızda Demokles’in kılıcım sallamaya devam etmesinler!” dedi Şerafettin Turan daha sonra şöyle sürdürdü konuşmasını:

“Değişiyor, her şey değişiyor; hukuk tanımazlık onunla mı başlıyor? Hukuk tanımazlığın asıl büyük vurgunu, 12 Eylül yöneticilerinin, Atatürk’ün kurduğu Dil Kurumu’nu yürürlükteki yasa hükümlerine karşın, hukuk ilkeleriyle bağdaşmaz şeklide kapatmalarıdır. Ve son yansıması olarak bugün Türk devriminin bütün halkaları tartışılırken, kuşkusuz dil devrimine yeni yeni engeller çıkarılmaktadır. Yaşam bir bakıma değişkenlik demektir; ama değişkenlik olumlu yönde, bilim ve aklın önderliğinde olursa, kişi ile topluma mutluluk getirir. Ama, onun dışında tutkular ve güncel dalgaların esin olup rüzgâra yelken açan bir girişimle değişiyor denilirse, toplumda dalgalanmalar devam eder.

Bundan 64 yıl önce, Atatürk’ün öncülüğünde, önderliğinde, huzurunda toplanan 1. Türk Dil Kurultayı’nda 26 eylülün bayram olarak kutlanması önerisi, unlu şairimiz Halit Fahri Ozansoy’dan gelmişti. Ama, anımsamakta yarar var, 1960’lara gelindiğinde, bayramın öncüsü olan Ozansoy’un kurumdan ayrılmak, istifa etmek için dilekçe verdiğine tanık oluyoruz. Dil Kurumu ile özdeşleşen Ömer Asım Aksoy’a gönderdiği Ocak 1966 tarihli çekince dilekçesinde bu ünlü ozanımız, gene büyük bir duyarlılıkla devrimin aldığı hıza ayak uyduramadığından yakınıyor, bir nevi kendini suçluyor ve geri kalmışlığın verdiği buruklukla, dernekten ayrılmak istediğini bildiriyor. Dil Kurumu arşivlerinden aldığımız bu çekince dilekçesi şöyleydi:

‘Sayın Ömer Asım Aksoy,

Genel Yazman

Dil ve edebiyat alanında, genç kuşak yıldırım hızıyla ilerlemiştir. Bizim gibi eski kuşaktan olanlar ise, yerimizde saymaktayız. Demek ki, Dil Kurultayı’nda ve Dil Dergisi’nde yerim olmadığına kanaat getirmiş ve ağustos ayında sayın başkana istifamı yazmıştım. Buna göre işlem yapılması bugüne kadar gerekirdi. O mektup elinize geçmemiş olacak ki, bana da basılmış olan üye (başlıklı) kâğıdı yolluyorsunuz istifamın eskiliği ile borcum olup olmadığı da anlaşılamadığından yalnız bu cihetin bildirilmesini saygılarımla dilerim.

Halit Fahri Ozansoy.’”

Başkan Şerafettin Turan, Halit Fahri Ozansoy’un “Dil ve edebiyat alanında, genç kuşak yıldırım hızıyla ilerlemiştir” tümcesini “Bu büyük bir değerlendirme” diye değerlendirdi. Ozansoy’un, “Bizim gibi eski kuşaktan olanlar yerimizde saymaktayız” tümcesini de, “Bu da bir özeleştiri” diye niteledi. “Tüzüğümüze göre, üyeler çekilse bile üye ödentilerini ödemek durumundalar. Rahmetli Ozansoy, bu özeni de gösteriyor” dedi.

Sunucular Pınar Göksan Aker ile Fatih Aker. Dil Bayramı’na gönderilen iletileri okudular. İletiler arasında, Süleyman Bey’in iletisi yoktu; o genel bir açıklama yollamakla yetinmiş, belki de “Ne şiş yansın ne kebap!” diye düşünmüştü. Öyle ya, 12 Eylülcülerin yerle bir ettikleri Atatürk’ün vasiyeti konusunda kılını kıpırdatmış mıydı ki? Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın iletisi de yoktu. TDK kapatılıncaya değin, Kenan Bey’den de, Genelkurmay’dan da iletiler gelirdi oysa. Belki bir yanlışlık olmuştur. İletilerin bir ilginci, 148 Erbakan’dan (148 okul numarası değil, altınlarının ağırlığı) bir değil, dört ileti birden geldi Bülent Bey’den ise, ileti ne yoktu! iyi mi?

***

Dil Derneği’nin 4. Olağan Kurultayı, bugün saat 10.00’da, derneğin Hipodrom’daki büyük salonunda toplanıyor...