5 Ekim Çarşamba günü Ankara’da, Gençlik Caddesindeki evinde, ölümünün 10. yıldönümünde İsmail Ertan anıldı. 6 Ekim 1988’de, İsmail Ertan'ın ölümünün 4. yılında bir yazı yazmıştım. Belkıs Ertan'la kızı Deniz saklamışlar yazıyı. Bana fotokopisini verdiler. “Ankara Notları"nın başlığı “Delik Pabuçlu Adam!” Yazı, güncelliğini koruduğu için vermek istiyorum. Şöyle:
Olay, 1960'ın ilk yansında geçti; İsmail Ertan Planlama 'da Koordinasyon Dairesi Başkanı; bir toplantıya girmiş. Odada sekreteri var. O sırada tombul, kısa boylu bir adam, koltuğunda dosyalar, İsmail Ertan'ı bekliyor; koridorda tur atarken söyleniyor:
Beyefendi yerine gelse de işimizi görsek...
Bir iş izliyor belli. Az sonra İsmail Ertan toplantıdan çıkıp odasına giriyor; kısa boylu tombul yapılı adam, içeri giriyor; isteğini söylüyor, bacak bacak üzerine de atmış! İsmail Ertan onunla konuşurken, dikkat ediyor; adamın pabucu delik. Bu anı hiç unutmuyor. Aradan yıllar geçiyor; kısa boylu tombul adam, başbakan olmuş. TV'de konuşuyor. Bu Turgut Bey’den başkası değildir. İsmail Ertan, TV'de Turgut Bey'i izlerken olayı anlatıyor, şöyle diyor:
Bu adam, Planlama'da bana geldiği zaman pabucu delikti; biliyor musunuz? 8izım pabuç hala delik!
İsmail Ertan dört yıl önce öldü. Dürüst bir memurdu. DPT'de Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü, Gelirler'de, TPAO'da, Tariş'te genel müdürlükler yaptı. İsmet Paşa dönemlerinde, Ecevit dönemlerinde göreve getirilir, sağ iktidarlar gelince görevden alınırdı. Onu ya Kızılay’da, ya da Meclis'in karşısında işine giderken görürdüm. Ayaküstü ne konuşulabilirse konuşurduk. Dün onun ölümünün yıldönümüydü. Kaya Erdem’/ de elinden tutup Ankaralara getiren İsmail Ertan’mış. Parada pulda gözü olmamış. Dürüst yaşamış kamu görevlilerindendi İsmail Ertan...
Son halkoylaması, Turgut Bey'i tanımak için ilginç bir ölçü oldu çok kişi için. Bildiklerimi bile soran bir yapım olduğunu daha önce yazmıştım; yöneticileri iyice incelemem, çözüme varmam gerekiyordu. En doğru çözüm en yakınında bulunanlarla konuşmaktı. Biri şöyle demişti:
Bir şeyin ucu kendine dokunacağı anda, Turgut Bey çok sarsılır, özgüveni kalmaz; zora geldiği an, sağlıklı düşünme yeteneği tehlikeye girer. Yeterince yürekli değildir. Tüm ilişkileri özeldir...
Yakınında kimler var? Kime sorar, danışır?
Önce ailesi, Hüsnü Doğan (Yetim Hüsnü), Ekrem Pakdemirli, Adnan Kahveci; daha ikinci planda Kaya Erdem gelir!
Keçeciler'le araları nasıldır?
Keçecilerle araları iyi, ama ölçülüdür, mesafelidir. Keçecilerin kristalize bir kişi olduğunu bilir, o nedenle ondan uzaklaştı. Keçeciler’in içinden bir şeylerin koptuğu1 nu biliyor...
Keçeciler Nakşibendi değil mi?
Değildir; Keçeciler'in dinsel inançları, MSP ölçüleri içinde değil, Turgut Bey vaktiyle MSP ölçülerinin önündeydi; ama şimdi başka...
Turgut Bey'i anlatan, onun sözlerini de değerlendiriyor:
Demirel sağ kaldığı sürece DYP bitmez, diyordu. ANAP'lıların girecekleri yer ise DYP'ydi. Turgut Bey bunu bildiği için ‘DYP'nin biteceğini' söylüyordu.
Sağda iki parti her zaman olacaktı: şimdiye değin öyle olmuştu, yine olacaktı. Sermaye, iktidarların sola geçmemesi için, bir ikinci sağ partiyi kesinlikle bulundururdu; yer değiştirebilmek için!
... 1960'lı yıllarda delik pabuçla dolaşan kişi, bugün pabucu delik işçilerin sorunlarıyla ilgilenmiyor bile. Gerçekte devlet kesesinden cezalandırmak istediği sadece işçiler değil, hoşlanmadığı basındır. SEKA grevi sürdükçe keyiflenmekte midir ne? Bu grev kışkırtıcılığıdır. İşçileri grevde tutarak, gazetelerin batmasını bekliyor gibi. Bir konuşmasında, 'iki buçuk parti kalacak!' demedi mi? 'İki buçuk gazete kalacak' da demiş miydi? Daha önce yazmıştım: Turgut Bey, 1970'lerin sonlarında işveren danışmanıyken, grevler yüzünden kaç fabrikanın batmasına neden oldu? Bu fabrikaları bir ucundan ele geçirdi mi? Şarık Tara, kaç fabrikanın sahibi oldu?
Turgut Bey, bir ayakkabıcıyı dolaşırken, fiyattan ucuz bulup, ‘Zam yapın!’ dememiş miydi? Delik pabuçla dolaştığı günler çoktaaan gerilerde mi kalmıştı?
1988’in “Ankara Notları" özetle böyleydi. O günlerden bugünlere köprülerin altından çok sular geçti. Hacı Tö.
1989'da yerel seçimlerde büyük yenilgiye uğradı. Gitti, gidiyordu. En şeytancası Çankaya'ya çıkıp oturmaktı. Onu da yaptı. Bir 17 Nisan günü, adını hiç ağzına almadığı. Köy Enstitüleri’nin kuruluş gününde, öldü!
Kapısında beslenip, köşeleri dönenler, ağlaştılar...
Şimdi ne yapacaklardı? En iyisi, yeni bir sağ iktidardı, DYP-ANAP ortaklığı...
O gün, İsmail Ertan’ı anma toplantısında kimler vardı? Belkıs Hanım'ın kardeşi savunman Bilgin Özsu, savunman Talay Şenol. Esbank'tan Atila Çandır'la eşi Tülin Çandır, TPAO’dan Teftiş Kurulu Başkanı Tunay Berber, Yüksek Denetleme Kurulu'ndan Oktay Şerafettinoğlu. Muş eski Milletvekili Tekin İleri Dikmen, SHP Danışmanı Haşan Şahan (Dede). Dilek Türker, (32. Gün'den) Necip Akkoyunluoğlu (Aygün), Dil Derneği Asbaşkanı Refet Erim, Modern Dans Topluluğu'ndan İhsan Bengier Deniz Ertan’ın sağın (doktor) arkadaşlar...