Üniversitelerarası Atatürkçü Düşünce Topluluğu'nun TÜBİTAK’ta düzenlediği açıkoturumda konuşan DTCF "Sistematik Felsefe ve Mantık" Bölümü Başkanı Prof. Şahin Yenişehirlioğlu şunu söyledi:
-Osmanlı neden yıkıldı? Osmanlı bir tek nedenden yıkıldı. Medrese çöktü, imparatorluk çöktü. Bugün üniversite çökerse, Cumhuriyet de çöker. İşte, onun için üniversiteye gerekli olanaklar sağlanmıyor ki, Cumhuriyeti korumasın diye.
Şahin Yenişehirlioğlu’na göre şeriatçılarla, laikler arasında çatışma ideolojiktir. Şöyle dedi Şahin Yenişehirlioğlu:
Şeriat Arapçada 'yol, yordam’ demektir. ‘Yasalar manzumesi’ demektir. Aslında şeriatı ‘İslam Şeriatı' anlamında söylersek doğru oluyor. Aslında laiklik sadece dinin devlet işlemden, ya da devletin din işlerinden ayrılması değil. O var, ama sadece bu değil. Bununla birlikte, laiklik Fransız Devrimi içinde en iyi tanıma sahip olmuştur. Fransız Devrimi öncesi, sırası ve sonrası aydınlanma çağının filozoflarının getirdiği düşünceler, Jean-Jacques Rousseau gibi, Voltaire gibi, daha sonra Victor Hugo gibi -ki cumhuriyetçidir-, yani bizim gibi cumhuriyetçi, demokrat insanlardır, o düşünceler nasıl yürüyecek, nasıl, ilkönce, Fransa yok o zaman, o topluluğa mal edilecek, Fransız ulusu doğacak, daha sonra da 'Evrensel İnsan Haklar Bildirgesi' biçiminde, bu 1948'de UNESCO'nun bildirgesi olarak mal edilmiştir yeryüzüne, tam olarak; resmileşmiştir. Yani, insan nasıl doğada eşit doğacak ve eşit ölecek - ki, böyle bir şey yok, insanda yok böyle bir şey- bana öğrencim geliyor.
-Hocam, bunlar mümkün değil! diyor hâlâ.
Oysa, Allah varsa -ki inananlar için vardır- insanları eşit yarattığını iddia ediyor; peki insan doğada eşit doğacak, eşit ölecek. Jean-Jacques Rousseau’nun belirttiği gibi, gerçi bu söz o gün söylenmiş Cenevre'de, kitabını yazarken Rousseau, 1750'ler civarında. Ama, sonra da bakıyorsunuz şimdi Niğde'de var. Biz Niğde'ye 'Atatürkçü Düşünce Derneği’ni açmaya gittik. Niğde’de camekânın içinde İnsan Hakları Bildirgesi vardı; Jean-Jacques Rousseau'nun sözlerinden oluşan genelge, ‘İnsan doğada eşit doğar, eşit ölür.' İşte, bunu kim koruyacak? İşte, laik, demokratik devlet koruyacak. Fransa'da bunu oturtabilmek için, -gidin görün Kavaklıdere Sineması’nda oynuyordu 'Kraliçe Margot' filmi- en üst düzeyde ülkeyi yöneten Kraliyet ailesinin içinde, din kavgaları toplumu nerelere götürmüştür? İşte aydınlar bunları görerek ne yaptılar? Oturdular, düşündüler, aydınlanma çağına geçtiler.
Aydınlanma çağı, insanı aydınlatmak için vardır. Onun için günümüz aydınlanma çağıdır Türkiye'de. Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte ‘Aydınlanma Çağı' başlamıştır. Bu toplumda, ya aydınlanma ideolojisi içinde olacaksınız ya da tabi olacaksınız. Ya kendinizin efendisi olacaksınız, Aydınlanma Çağı'nın ideolojisine inanarak. Ya da inanmayarak başkalarının kölesi olacaksınız. Efendiniz başkaları olacak. İşte, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti kendimizin efendisi olmasını getirdi gündeme. Ki, Aydınlanma Çağı filozofları da bunu gündeme getirmişti. Yani, 1789 Fransız Devrimi sonrasında, bu düşünceler yerine oturabilsin diye, Fransa'da tam 33 asken darbe oldu; Napolyon buna dahildir. En son hareket 1960’ta olmuştur, Cezayir Savaşı sırasında. Ve bu rejim, bu ideoloji yani Cumhuriyet rejimi, laiklik ideolojisi, insanın kendisinin efendisi olması anlayışı zihniyetinin yerleşebilmesi için Fransa'da aydınlar ve sivil toplum, inanılmaz bir mücadele vermiştir ve hâlâ vermektedir. Örneğin geçenlerde Fransız Milli Eğitim Bakanlığı okullara türbanlı gelen radikal İslamcı, okullara haçla gelen radikal Hıristiyan, okullara keple gelen radikal Yahudi öğrencileri gördükten sonra, 1789 Fransız Devrimi’nin yasalarına dayanarak derhal okullardan hepsini çıkarmıştır. Laiklik ve sivil toplum anlayışı çerçevesinde, buna izin verilmemiştir. İş bu denli ciddidir ve Bakanlar Kurulu’nda alınan kararın gerekçesi şudur: Laik, demokrat Fransız Cumhuriyeti, 1789 Fransız Devrimi çerçevesinde buna izin veremez. Bitmiştir. Çünkü Fransa, hâlâ uyanma çağında bir topluluk ve devlet yapısına sahiptir. Laiklik demek ki esasında, bu, kişinin kendisini aşan birisi olması, kendisine ait olması, ne kralın ne sultanın, hiç kimsenin; ne dinin kölesi olması ne ona tabi olması...
Nereden geliyor bu laiklik? Neden Fransız Devrimi'nde Robespierre gibi bir aydın ve filozoflar, cumhuriyetçiler, demokratlar bunu savundular? Ve üniversite...
İşte Atatürk bunların bilincindeydi, bunları incelemişti. Aydınlanma çağını Atatürk incelemişti Harbiye'deki öğrencilik yıllarında, Fransızca kitaplardan. İşte bunları düşünmüştü, notlar almış, irdelemiş. Yani, çağının gittiği çizgiyi bilen bir kişiydi, bir öğrenciydi. Ve bu çağa göre bir ulus, bir devlet yaratmak amacındaydı. Oradan hareketle evrensel bir ulus yaratmak istiyordu. Evrensel ulus yaratabilmek için, evrensel yurttaşı yaratmak gerekir. Yoksa, ulus ortaya çıkmaz. Onu ortaya çıkarabilmek için ulusal bilince gerek var. Ulusal bilincin oluşabilmesi neye bağlı? Hepimizin çok iyi bildiği gibi, bilgilenmeye bağlı. Zihniyet birikimine bağlı. Geçmişin köhne yasalarıyla, düşünceleriyle bu olmaz. Geleceğin güçlü düşünceleriyle bu gerçekleşir. İşte, onun için görevi sizlere ‘Ey Türk Gençliği’ diye, üniversiteye bırakmıştır. Siyasi partilere değil, Meclise de değil! (Alkışlar)
Karayalçın, dün Hilton Oteli salonlarında, Balkan ülkeleri sosyal demokrat parti yöneticileri ile söyleşirken, Bulgar Grudi Pançev’e:
-Siz, 18 Aralık 'ta seçim yapıyormuşsunuz öyle mi? diye sorduktan sonra, "Biz de 18 Aralık'ta seçim istiyoruz” dedi. Karayalçın, Bulgaristan’ın 78 yaşındaki SDP lideri Dertliev'e selam yolladı. Toplantının ev sahibi SHP Genel Başkan Yardımcısı Ertöz Vahit Suiçmezdi. Erdal İnönü de oradaydı.
On dakikalık kahve molasında, Karayalçın, Mümtaz Soysal, SHP Grup Başkanvekili Ercan Karakaş fısıltı biçiminde konuştular. Gazeteciler konuşmaları duyabilmek için fıtık oldular!
Murat Karayalçın, “Ara seçim yapılacak mı?" biçimindeki soruma, “Belli değil... Bazı güçlükler var" yanıtını verdi. Ercan Karakaş, seçimlerin 25 Aralık’ta yapılabileceğini söylerken, Mümtaz Soysal, “Ocakta da yapılabilir" dedi. Sızan bilgilere göre, Tansu Çiller’in sıkıntısı, yaptırdığı bir kamuoyu araştırmasından kaynaklanmakta. Buna göre, ANAP DYP'yi 1 -2 puan geçiyor muymuş ne?
Sezinlediğim. ANASOL filan yok...